Eğer Aşk
Telefon çalıyor.
Her ne sebepten nasıl oluyorsa tartışıyoruz.
Belki haklıyım beki de değil.
O günlerden birini yaşıyoruz ve küskün bir halde telefonun her iki ucunda konuşmaktan aciz iki insanız.
Bir şey yapmalıyım.
Kızlar mı duygusal kelimelerden hoşlanıyor yoksa erkeklerdeki duygusal üstünlüğü kızlar mı ortaya çıkarıyor bilinmez, başlıyorum konuşmaya.
“Neden kızdın ki sanki! Sen, uçsuz bucaksız okyanuslar gibisin. Bir damla yağmur düşmüş ne olur ki. Bu seni dalgalandırmaz, öfkelendirmez.”
………..
Konuşmalar süreklilik kazanıyor ve suskunluğumuz bitiyor.
Az sonra bir soru…
--- Ben senin için neyim?
“Ben, çöllerin sıcak kumunda yalınayak bir yolcu, sen de benim çöllerimde bir damla su gibisin.”
Bir itiraz…
--- Nasıl olur, hani ben okyanuslar gibiydim?
Haklısın…
Çölde kalmışlar için bir damla su, uçsuz bucaksız okyanuslar gibidir.
Eğer aşk, gecesi ve gündüzüyle acı çektiren bir çöl olmasaydı, hayatın yeşilliklerini adımlayıp seni sevebilmek adına çöllere koşardım